SÜLEYMAN AKAY

 

   Demirci Akay Dayı…Yetmiş yaşında…Yedi yaşından beri demircilik yapıyor. Hiç okula gitmedi. Okuyamamanın ezikliğini devamlı hissettiği için, dört oğlundan ikisini lise mezunu; ikisini de üniversite mezunu yaptı. Üç çocuğu ata meslekleri olan demirciliği devam ettiriyorlar. Dükkanlarındaki demir ocağının üzerinde büyük harflerle şu dörtlük göze çarpar: “Menfaat vermeyen mevzuya girme! / Aklı haşarıdan sen hâlin sorma! / Düşün geleceği boş yatıp durma! / Nice halk olanı yok etti fâni.”

   Süleyman Akay; orta boyda, ince, zayıf yüzlü, çoğu beyazlaşmış uzun sakalı olan hafif esmer tenli birisi…Güler yüzlü olmasına rağmen bazı zamanlar çabuk sinirlenir. 14 yaşında babasını kaybettikten sonra, dükkanın başına geçmiş ve kendisinden küçük olan altı kardeşinin sorumluluğunu üstlenmiştir. Hayatta çekmiş olduğu sıkıntıları, yüzünden okumak mümkündür. Her haline devamlı şükreder. Herkesin dükkanının kapısı içeriye açılırken, bununki dışarıya açılmaktadır. Bunun sebebini soranlara: “Herhalde, ‘Kapın ters kapansın.’ diye beddua aldım.” diye espri yapar.

   HAYATINIZI ANLATIR MISINIZ?

   1945 yılında Bolvadin’in Yenice Mahallesi’nde dünyaya gelmişim. Babamın adı İbrahim…Demirci idi. Dört kız,üç oğlan; toplam yedi kardeşiz. En büyükleri benim…Benim küçüklerim Abdil ve Yusuf öğretmenlik ettiler; şimdi emekliler…

   Babam demirci idi…Onun babası da şu an çalıştığımız Hasır Pazarı’nda bulunan dükkanımızda demircilik yaparmış. Demircİlik sanatımız birkaç göbek önceden başlamış olup; torunlarıma kadar devam etmektedir. Dünyada ilk demircilik sanatını yapan Hz. Davut Aleyhisselamdır. İlkokul vaktim gelince, okula gitmek için çok heveslendim, fakat babam: “ Dükkanda adam yok!” diye beni okula göndermedi. Okuma hevesimi alamadım; küçük yaşta dükkana girdim… Kendi kendime çat-pat okuma öğrendim, fakat yazmasını bilmiyorum. Okuma aşkı devamlı içimde ukde olduğu için, dört oğlumdan ikisine lise tahsili yaptırdım; ikisine de üniversiteyi bitittirdim.

   Ben 14 yaşında iken babam genç yaşta vefat etti. 7 çocukla annem yalnız kaldı. Evin büyüğü olarak, bütün kardeşlerimin sorumluluğu benim üzerime bindi. Kardeşlerim okul tatillerinde gelir; dükkanda çalışırlardı. Hiç olmazsa onlar okusun diye çok gayret ettim.

   ASKERLİĞİ NEREDE YAPTINIZ?

   Askerliğimi Kırklareli’nde 24 ay olarak yaptım. Normalde 22 ay yapmam gerekirken; Kıbrıs hadisesi olunsa iki ay fazladan yaptım. Askerden gelince tekrar işimin başına geçtim. Üç sene sonra evlendim. Biri kız olmak üzere, beş çocuğum var. Oğullarımdan İbrahim, sanayide sıcak demirci…Onun küçüğü Hasan DDY’de memur…Diğer çocuklarım Ahmet ve Habib ise, demirciliğin yanı sıra çilingircilik yapıyorlar.

   NELER İMAL EDİYORSUNUZ? ZORLUKLARI NELERDİR?

   Her türlü ziraat aletlerini tamir ve onarımının yanı sıra; satır, keser, târa, bıçak, eysiran işleri yapmaktayız. Ayrıca; kapı anahtarı imalatı ve kilit tamir ve satışını yapmaktayız.

   Çocukluktan bu yaşıma gelene kadar, devamlı demirin içinde yoğruldum. Demirle arkadaş oldum. Ben onu seviyorum; o da beni seviyor. Bugüne kadar işimi severek zevkle yaptım. Çalışırken karşılaştığım zorluklar beni yıldırmadı. Hiç şikayet etmedim. Demiri hamur yapıyoruz; bu kolay değil... Eskiden bu sanatı yapabilmek için en az iki kişi olması gerekiyordu. Devamlı ateşin karşısındasın. Gözlerin bozulur; kömürün dumanından dolayı karbonmonoksit gazı solursun.

   ESKİDEN NASIL ÇALIŞIRDINIZ?

   Eski çalışma şekliyle bugün arasında dağlar kadar fark var. Herşeyden önce kömür ve demir sıkıntısı olurdu. Devlet herkese senede belli miktarda demir verirdi. Kömür Zonguldak’tan gelirdi.

Sabahleyin dükkanı açar açmaz, ocağımızı yakardık. El ile çalışan körükleri harekete geçirip ateşi yükseltiriz. Diyelim ki bir balta yapacağız. Küp halindeki demiri kor haline gelinceye kadar ateşte tutup önce sap geçecek kısmını deleriz. Sonra döve döve incelterek ağız kısmını yaparız. İki kişi günde en fazla iki balta yapabiliyorduk. Bugün teknoloji sayesinde bunu belli dakikada yapabiliyoruz. İki demiri birbirine kaynatmak için kor haline gelinceye kadar ısıtır; uçlarını birleştirerek döverek tuttururduk. Şimdi elektrik kaynağı makinesi ile bunu saniyede yapabiliyoruz. Herkeste yokluk vardı. Kişi her şeyini tasarruflu kullanırdı. Adam eskiyen orağını bize getirir; ondan üç tane bıçak yaptırırdı. Kendimiz bıçak yapabilmemiz için hammadde yoktu. Her şey makineleşince işler kolaylaştı ve üretim arttı. Eski demircilik büyük bir ustalık isterdi.

   ESKİ DEMİRCİLER KİMLERDİ?

   Bolvadin’de en az 30 demirci vardı. Ortalama 15 tane araba yapan vardı. Bolvadin pazarına gelen köylüden siparişi alır; öbür pazara kadar bunları yetiştirirdik. Hatırlayabildiğim demirciler: Hamit ve Abdullah Gözalan Kadir Kılçık, Kadir Akça, Kadir Gül, İbrahim ve Yusuf Akay, Enver Topçuoğlu, Nuri Çengel, Mustafa Kullap, Dede Gül, Emin Kantar, Saim ve Celal Arpacı…Şu anda ocağı bulunan beş demirci kaldı. Onlar da sanatlarını devam ettirebilmek için gayret gösteriyorlar.

   ÇİLİNGİRCİLİK YAPIYOR MUSUNUZ?

   Hasır Pazarı’nda bulunun dükkanımızda çilingirciliğin yanı sıra demir aletleri de satıyoruz. Sanayideki dükkanımızda ise her türlü demir işlerini yapmaktayız. Çilingircilik, her türlü kapı, kasa ve otoların kilitlerini el aletleriyle açma yöntemine denir. Biz devlet tarafından yetkili çilingiriz. Kanunlar çerçevesinde işimizi yapıyoruz. Ayrıca “çip”li araba anahtarının yedeğini de yapmaktayız.

   SON OLARAK NELER SÖYLERSİNİZ?

   İnsan işinden zevk alması lazım. İşime çocukluktan itibaren zevkle başladım; mesleğimin sonuna geldim; hâlâ zevk alıyorum. Her işini hilesiz yapacaksın. Böylece kazancın bereketlenir. Bu meslek yüzünde çocuklarımı büyüttüm okuttum, evlendirdim. Allah’a şükür dünyaya tekrar gelsem, gene aynı işi yaparım.