SELAHATTİN ÖZKAL

 

  Atomların Selahattin…Yetmiş sekiz yaşında…İlkokul yıllarından beri ticaretle uğraşıyor. Ticaret hayatındaki ömrü mücadele ile geçti. Aktariye-kırtasiye işlerinin yanı sıra; meyvecilik, kamyonla nakliyecilik yaptı. Ayrıca, lastik fabrikası çalıştırdı. Şu anda oğlu Muhittin’in işlerine yardımcı oluyor.

   Selahattin Özkal; orta boyda, yuvarlak yüzlü, hafif sarışın, ince bıyıklı, saçları dökülmüş birisi…Yüksek sesle ve hızlı konuşur. Sert görüntüsüne rağmen, yumuşak kalpli, hoşsohbet bir kişiliği vardır. Kişi haksızsa, ona lafını esirgemez. 45 yıldır sigara içmektedir. Çok istemesine rağmen, günde bir paketten fazla içtiği sigarayı bırakamamıştır. Röportaj sırasında, benim de bir aylık nikotin ihtiyacımı almama sebep oldu. İlerlemiş yaşına rağmen dinçtir ve oğlunun işlerini takip eder. Görüntü olarak yaşından en az 10 yaş küçük gösterir. Genç kalmanın sırrını soranlara: “Aslında ben hastayım, eve zor gidip geliyorum fakat, hastalandıkça güzelleşiyorum.” cevabını verir. Ticaret erbabıdır ve çok zekîdir. Hac farizasını yapmıştır ve 7 torun sahibidir.

   HAYATINIZI ANLATIR MISINIZ?

   1937 yılında, Hisar Mahallesi’ndeki altı ahır olan üç katlı kâgir binada, yedi çocuklu ailenin, dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Babamın adı Enver…Babam esnaf olarak, aktariye-kırtasiye işleriyle uğraşırdı. Birincisi ve sonuncusu kız olmak üzere, toplam yedi kardeşiz…Benim büyüğüm olan Abdullah ağabeyim ile babamızın mesleğini devam ettirdik. Sadık ağabeyim PTT’de müdürlük yaptı emekli oldu. Benim küçüğüm Mehmet öğretmendi emekli oldu. En küçük oğlan kardeşimiz Ahmet ise; terzilik ve beyaz eşya ticaretiyle uğraştı, vefat etti.

   İlk iki seneyi Akçeşme’de okuduktan sonra, İsmet İnönü İlkokulu’na geçtim ve okulu burada bitirdim.

  ORTAOKULA GİTTİNİZ Mİ?

  İlkokulu bitirdikten sonra pek çok arkadaşım ortaokula gitti fakat ben gidemedim. Sebebi ise ağabeyim askere gidecekti, babam yalnız kalacağından dolayı beni göndermedi. İlkokuldayken öğretmenimiz Yılmaz Kor bana şiir okutturur; müsamerede oynatırdı. Babama okutması için söyledi fakat bir faydası olmadı.

   TİCARET HAYATINA NE ZAMAN BAŞLADINIZ?

   İlkokula giderken Kıyıcının Halis ile kolumuza sepeti takar; mahallelerden yumurta toplardık. Satın aldığımız yumurtaları Tellioğlu’nun Kazım’a satardık. Ayrıca Gönbeler’in yaptığı, ipe çizili “cizi şeker”lerden alır; sepete takar; mahallelerde yüz paraya, bir kuruşa satardım. İlkokulu bitirdikten sonra Emirdağ pazarına Nazif Kapu’nun arabasıyla gider, ticaretimi yapardım. Daha sonra devamlı Çay pazarına gitmeye başladım. Bolvadin pazarı olan perşembe günleri ise; Babacanın Sami’de aldığım, sandık içerisinde olan sarı sabunları, çiftini 25 kuruştan satardım. Kazancımı götürür babama teslim ederdim. 15 yaşından itibaren, Malatya’da askerliğimi yapıp gelinceye kadar, meyvecilik-sebzecilik yaptım.

   ASKERDEN GELİNCE NE YAPTINIZ?

   Askerden gelince evlendim. İki kızım, bir oğlum var. Oğlum Muhittin, Ata-baba mesleği olan işimizi devam ettiriyor. O gün için Bolvadin’de ve çevresinde zerdali ağaçları çoktu. Biz ve bazı esnaflar zerdali kurusu ve çekirdeği alırdık. Zerdali çekirdeğinin içi, yurt dışına ihraç olurdu. Zerdali çekirdeğini tek tek kırması zor oluyordu. Eskişehir’e gidip zerdali çekirdeği kırma makinesi yaptırdım. İki aylık bir sezonda 30-40 kişilik bir işçiyle bunları kırar; yurt dışına yollardık. Yerine göre günde bir kamyon çekirdek geldiği de olurdu. 1968 yılında bir kamyon alıp nakliyeciliğe başladım. Dükkanımızın içinden Abdullah ağabeyim, dış işlerden ise ben sorumluydum. 1973 yılına kadar nakliyecilik yaptım. Beş sene de ortak olarak lastik fabrikası çalıştırdım. Yurtdışından kauçuk ve kalay ithalatı yaptım.

   BABANIZDAN BAHSEDER MİSİNİZ?

   Babamın kardeşleri, amcalarım Abdullah ve Abdil’dir. Babam, 1896 doğumlu olup; 1972’de 76 yaşında iken vefat etti. Rüştiye mezunu olup, teğmen olarak askerliğini 11 sene yapmış. Osmanlı-Rus Savaşları’na katılmış; Kafkasya Cephesi’nde ve Yemen’de savaşmış; gazilik ünvanı verilmiş; İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir. Ağabeysi Abdullah, Çanakkale Savaşı’nda şehit olmuştur. Annesi, 11 sene gelmeyen babamın yüzünü unutmuş; ondan: “O da şehit olmuştur.” diye ümidi kesmiştir. Babam açlık ve sefalet içinde savaşmış, zayıflamış ve tanınmayacak duruma gelmiştir. Savaş bittikten sonra eve dönüş yolunda Urfa tarafındaki Fırat Nehri’ni geçebilmek için, parası olmadığından dolayı, cebindeki köstekli saatini vererek geçmiştir. Babam evlerine gelince anası tanıyamamış: “Ana ben Enver’im!” dese de, anası: “Enver’imin kemikleri bile kalmadı.” diye inanmamıştır. Sonra inanmış ve ağlaşarak kucaklaşmışlar.

   Askerlikten sonra,1950 yılına kadar Badinik’in dükkanın arka kısmındaki dükkanımızda pekmez çıkarttık. Daha sonra yıkılan adada nalburiye-bakkaliye-kırtasiye dükkanı açtık. Ada yıkıldıktan sonra, şimdiki Star Kuyumcusu’nun yanındaki dükkanı tuttuk ve orada ağabeyimle 25 sene çalıştık. 1996 yılında, PTT karşısındaki şimdiki yerimizi Taktaklar’dan satın alıp, oraya taşındık.

   ESNAFLIĞIN İNCELİKLERİ NELERDİR?

   Babam rahmetlik çok mütevazi, dürüst, iyi niyetli bir kişi idi. Müşteriye çok iyi davranırdı. Bu yüzden hepimizi de iyi bir esnaf olarak yetiştirdi. Biz de aynı düşünceyle hareket ediyoruz. Her şeyden önce aza kanaat etmek lazım. “Kanaat bitmeyen hazinedir.” Herkese aynı fiyatı uygularız ve hesaplı veririz. Müşterinin cebindeki para senin değil. Hakkın ne ise onu alacaksın. Dürüst çalıştığım için Allah bana her şeyi verdi. Sıfırdan zirveye geldim. Hiç ummadığım şeyleri verdi. Dükkan da verdi; evler de verdi; tarlalar da verdi. Her türlü nimetine şükrediyorum.

   LAKABINIZ “ATOMLAR” NEREDEN GELİYOR?

   Esas bizim lakabımız “Enverler” dir. 1945 yılında İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerika Japonya’nın Hiroşima şehrine ilk defa Atom Bombası attı, 66 bin kişi öldü, o kadar kişi de yaralandı. Bu, bütün dünyada infial uyandırdı. Herkes ilk defa duyduğu “Atom” kelimesini sık kullanmaya başladı. Ağabeyim Abdullah, biraz kilolu, topluca idi. Onu, görmedikleri atoma benzeten halk: “Atom gibi” diyerek bu lakabı taktı. Zamanla bu lakap yayıldı, biz de alıştık. Çok şükür bugün bu isimle marka haline geldik.