ORHAN NESLİOĞLU

 

   Avukat Orhan…Yetmiş yedi yaşında…Kırk sekiz yıldır avukatlık yapıyor. Afyon ve çevresinin en uzun süre avukatlık yapan kişisi…Mesleğinin duayeni, uzmanı…Bütün kanun maddelerini ezberinden bilir…İhtiyaç sahibi olan kişilerden ücret almaz…Demirciler İçi’nde bulunan bürosundaki odanın birisinde nostaljik eşyalarını saklar. Burada; mesleğine başlarken kullandığı ilk dolap, masa, daktilo ve tablolarını gözü gibi korur. Tembelliği sevmez; çalışmanın yaşı olmadığını ve bir ibadet olduğunu belirtir.

   Orhan Neslioğlu; yaşına göre gayet dinç, ortadan biraz kısa boylu, saçlarının yarısı dökülmüş ve ağarmış, renkli gözlü, hafif sarışın, bıyıksız …Pantalonunu tutturmak için kemer yerine, omuzdan askılı lastik kullanır. Dışarıya çıktığında kasket türü şapka giyer. Ses tonu gür olup, hitabeti güzeldir.

   HAYATINIZI ANLATIR MISINIZ?

   1938 yılında Bolvadin’in Hacıyusuf Mahallesi’nde dünyaya gelmişim. Babamın adı Rüştü…Dava vekili idi. Bugünün avukatı durumunda idi. İki kız; üç oğlan, beş kardeşiz. En büyük ağabeyim Sami, avukat idi, vefat etti. Onun küçüğü Faruk, tapu memuru idi, emekli oldu. İlkokulu bahçe ve İnönü Okullarında okudum. Ortaokulu Bolvadin’de bitirdim. Bolvadin’de o zaman lise olmadığı için Afyon Lisesi’ne gittim.

   OKUL TATİLLERİNDE NE İŞ YAPTINIZ?

   O zamanlar bütün aileler çocuklarını okul tatillerinde, bir esnaf dükkanına çırak verirlerdi. Babam da beni çırak verdi. Önce Badiniğin Hafız’ın babası Mevlüt TERZİER’in yanında çalıştım. Mağaza şeklinde dükkanı vardı. Her çeşit eşya satılırdı. Bazen Dahancı Rüştü’ye gider, bir teneke tâhin’i omzuma yüklenir; zorlanarak götürürdüm. Tuzcu-kahveci Abdullah’tan da fıstık alır götürürdüm. Gündeliğim elli kuruş idi. Bir kaç sene de, terzi çıraklığı yaptım. Bedesten içinde terzi dükkanı olan Idıdağın Ahmet’de çalıştım. Lise yıllarında ise, okuduğumdan dolayı bir yere çalışmaya girmedim.

   ÜNİVERSİTEYE NASIL GİRDİNİZ?

   Ben ticareti seviyordum, okuma taraftarı değildim. Aile içinde, sen okuyamazsın, gibi bir laf olunca, iddia üzerine okumaya karar verdim.1957 Yılında üniversiteye girdim. O gün için üniversiteye giden parmakla gösterilecek kadar azdı. Çoğu kişi ilkokulu zor bitiriyordu. Okuyacak olan da imkansızlıklar yüzünden okuyamıyordu. Ben üniversiteye girerken, bazı bölümlere sınavsız giriliyordu. Hukuk Fakültesi de sınavsız idi. Türkiye’de sadece Ankara ve İstanbul’da Hukuk Fakültesi vardı. Bu üniversitelerde okuması zor diye, kimse başvurmuyordu. Giren, dört yıllık okulu 10-12 senede zor bitiriyordu.

   Başvuru dilekçesine 1 kuruşluk teyyare pulu; 15 kuruşluk da damga pulu yapıştırarak başvurumu yaptım ve okula başladım. Dört yıllık okulu, başarılı bir şekilde üç buçuk yılda bitirdim.

   OKULU BİTİRİNCE NE YAPTINIZ?

   Okulu bitirince 1961 yılında evlendim, daha sonra askere gittim. Evliliğimden Hilmi, Rüştü ve Hasan dünyaya geldi. Bir de kızım var…Askerliğimi İstanbul Tuzla’da ve Çatalca’da yedeksubay olarak yaptım.

   Askerden gelince ilk büromu Badiniğin Hafız’ın dükkanın yanına açtım. Sonra Star Kuyumcusu’nun üstündeki dükkanda çalıştım. En son olarak da 1971 yılında, yeri kendi mülkümüz olan şimdiki yerimizi yaptım ve burada çalışmalarımı sürdürmekteyim. Benim bildiğim, Bolvadin’de en eski avukatlar Hamdi Hamamcıoğlu ve Sami Neslioğlu idi. Ayrıca “Dava vekili” dediğimiz rüştiye mezunu kişiler de avukatlık görevi yapardı. O gün için dava vekilliği yapanlar: Hulusi Özsoy, Hüseyin Türksoy ve babam Rüştü Neslioğlu idi.

   AİLENİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

   Dedemin dedesinin adı Hacı Yusuf, Honam Yörüğü Aşireti’ne bağlıdır.. 1760 yılında Isparta’dan Bolvadin’e gelerek, henüz daha iskan olmamış olan, şimdiki Emirdağ Caddesi ‘nin olduğu bölgeye yerleşiyor. Burada çoğalıyorlar. Sonra bu mahalleye, büyük dedemin adı olan “Hacıyusuf Mahallesi” adı veriliyor. Bu mahallede bulunan; Özsoylar, Köksoylar, Aksoylar, Temizsoylar, Yalçınlar ve biz Nesliler; hepimiz Hacı Yusuf’tan gelen bir köküz, hepimiz akrabayız.

   Babam Rüştü Neslioğlu, rüştiye mezunu olup; hakim, savcı, ve noter vekilliği yapmıştır. Avukat görevi üstlenerek, yıllarca dava vekilliği yapmıştır. Son derece çalışkan; hatip, dini bilgisi yüksek bir şahsiyet idi. Evlatlarını en iyi şekilde yetiştirdi. Kabiri nur olsun. Babam, amcam Süreyya Neslioğlu’nu da çok takdir ederdi.

   SÜREYYA NESLİOĞLU’NU TANITIR MISINIZ?

   “Kitapçı Süreyya” diye bilinir. Yıkılan adada arzuhalcilik, kitap-kırtasiye işleri yapmıştır. Çocuğu olmadığından, çevre ilçe ve köylerden gelen öğrencilere velîlik yapmış; maddi-manevi onları desteklemiştir.

   Ömrünün son 20-25 yılını Bolvadin’deki hayır hizmetlerine ayırmıştır. Bolvadin Ortaokulu’nun yapımında; Çarşı Camii’nin kuzey giriş tarafındaki ilave bölümünün yapımında önderlik etmiş ve katkıları olmuştur. Heybeli Kaplıcası’na ilk olarak mescidin  yapılmasını sağlamış ve İmrallı Köyü’nden kaplıcaya soğuk su getittirmiştir. En önemli katkısı ise; memelekete imam-hatip okulunu kazandırmasıdır. Okulun yapımında köylere kadar gitmiş; yardımlar toplamış ve toplumun yardımlarıyla okulu bitittirmiştir. Ayrıca okul açılma kadrosunu alabilmek için günlerce bakanlık önünde yatmıştır. Hizmetleri ve iyiliği unutulmaz.

   MESLEĞİNİZİN ZORLUKLARI NELERDİR?

   Ben mesleğime âşık bir kişiyim. Beni ayakta tutan, işimi severek yapmamdır. Hukukta: “Her suçlunun savunulacak bir yönü vardır.” kuralı vardır. Biz avukatlar bu kural üzerine hareket ederiz. Bize başvuran kişiyi en iyi şekilde savunmak için gayret gösteririz. Davayı kazandığımız zaman sevinir; aradabir kaybedersek üzülürüz. Bazı zaman davayı kazanamadığın zaman müvekkil kızar; bazısı ücretini vermez. Ayrıca karşı tarafın düşmanlığını kazanırız. Bu bizim işimiz; kim gelirse onu savunmak durumundayız.

   EN ÇOK HANGİ DÂVÂLARA GİRDİNİZ?

   1965 yılında avukatlığa başladım. Kırk sekiz yıllık avukatlık görevim sırasında, taşınmaz mal davaları, yani tarla,ev, dükkan paylaşımlarından doğan problemlerle çok karşılaştım. Daha sonra ise; boşanma, nafaka, tazminat, men’i müdahale gibi davalara baktım.Son zamanlarda, en çok boşanma davalarına bakıyoruz.

   SİZCE BOŞANMALARIN SEBEBİ NEDİR?

   Problemli ailelerin çocukları genellikle problemli oluyor. Sağlam bir aile yapısı oluşabilmesi için büyükler çocuklarını iyi yetiştirmesi gerekir. Düğünden once, bilhassa oğlan tarafına değişik isteklerle zorlamalar getiriliyor. Anneler, evlenen kızlarının hayatlarına devamlı müdahale ediyorlar. Genç evlilerin aile içinde olan problemlerini çözmek yerine, daha da ateşliyorlar. Evliler arasındaki bir taraftaki problem, öbür tarafı da etkiliyor. Sonuç hüsran oluyor. Bana boşanma davası için gelen kişinin önce aralarını bulmaya çalışırım. Başarılı olamazsam, o zaman onların davalarını alırım. Topluma âcizane tavsiyem; gençler, olaylar sırasında sabırlı olsunlar; büyükler de gençlerin özel hayatlarına fazla karışmasınlar.