MÜMTAZ TOKER

    

     Ayakkabı Tamircisi Mümtaz... Yaş seksen dokuz... Çarşı Camii'nin kıble tarafındaki bedesten girişinde, mütevazi dükkanında halen çalışıyor. Bolvadin'in çalışan en yaşlı esnafı... Azim ve çalışkanlık örneği... Eli öpülesi insan...

     Dükkanına selam vererek girdiğimde sert bir şekilde: "Aleykümselam efendim!" diye selamımı aldı. Makinesinin başında oturmuş, elinde tığ ve iğne, yırtık bir ayakkabının kenarını dikiyordu. Bağrında, her zamanki taktığı siyah önlük; başında siyah bir spor şapka... Yüzünden, yılların yorgunluğunun izleri okunabiliyor. Sert görünüşünün altında, yumuşak ve sevecenliği var. Kendisini takdir ettiğimi ve birkaç soru soracağımı söylediğimde memnuniyetle kabul ediyor.

   HAYATINIZI ANLATIR MISINIZ?

   1926 yılında Bolvadin’de, Alaca Mahallesi’ndeki evimizde, ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Halen aynı evde oturmaktayım. Babamın ismi Tahsin. Maliyede memurdu. Üç erkek kardeşiz. Ben, Hakkı ve Sami…İlkokulu, Alaca Mahallesi’ne en yakın okul olan Akçeşme İlkokulu’nda okudum. Öğretmenlerim, soyadlarını unuttuğum fakat yüzlerini unutmadığım Yılmaz ve Danişment öğretmenler idi. Bir de şu anki Atatürk İlkokulu’nun yanındaki İzmirlilerin evin olduğu yerde, Bahçe İlkokulu vardı. Oranın dördüncü beşinci sınıfları yoktu. Dördüncü sınıfa geçenler bizim okula okumaya gelirlerdi. Öğretmenlerim beni severdi. İlkokulu başarıyla bitirdim.

    İlkokulu bitirince babam vefat etti. Anam ve üç kardeş yalnız kaldık. Evin büyüğü olarak evin yükünü ben yüklendim. Ayakkabı tamircisinin yanına çırak olarak girdim. İlk ustam “Höke Memet” idi. Burada biraz çalıştıktan sonra, askerliğe kadar, Veli Hoca’nın Sabri (Başkaya) Usta’nın yanında çalışmaya başladım. Askerliğimi, yirmi dört ay Gelibolu’da çavuş olarak yaptıktan sonra, Bolvadin’e döndüm. Eski ustalarımın yanında birer sene çalıştıktan sonra dükkan açmaya karar verdim. Yıl 1950… Yıkılan adadaki Gadı Ahmet’in (Koçak) dükkanın yanında dükkan tuttum. Yanımdaki dükkanda ayakkabı satıcısı Arif Kardeş vardı. O zaman Telliler “Singer” marka makine satıyorlardı. Oradan dikiş makinesi almaya karar verdim. Fakat gücüm yetmiyordu. Sonra eşin dostun kefilliğiyle, taksitle makineyi aldım. Dünyalar benim oldu. Üç kızım ve bir oğlum var. Oğlum Antalya’da bu işi yapıyor.

   BAŞLADIĞINIZ YILLARDA KAÇ TANE AYAKKABI TAMİRCİSİ VARDI?

   Tahminim on kadar vardı. Ben, Osman, Hulusi, Hamit, Mustafa, İsmail, Ali… Soyadlarını unuttum, hatırlayabildiklerim bu kadar. Eskiden fakirlik vardı. Çok kişi yalınayak gezerdi. Orta halliler müstâmel (ikinci el) ayakkabı giyerdi. Bu müstâmel ayakkabıları, İstanbul’a gider; Topkapı’da satılan yerden seçer; koli yapıp ambara verirdim. Burada bunları tamir eder; boyar; giyilecek duruma getirip satardım. Pek çok meslektaşım böyle yapardı. Ayakkabıcı dükkanından yeni ayakkabıyı, durumu iyi olanlar alırdı. Millet çok fakirlik çekti. Bolvadin dışındaki pazarlara devamlı giderdim. Gitmesem, çocuğumun çoluğumun nafakasını temin etmem zordu. Polatlı’ya, Emirdağı’na, Sivrihisar’a devamlı gider; hem tamircilik yapar, hem de ayakkabı satardım. Bu günlere kolay gelmedik. İlk aldığım makineden sonra ikinci makineyi Akşehirli,Singerci Asım Bey’den taksitle aldım. Şimdi eskiye göre ayakkabı tamiri az da olsa, durumumuz iyi Allah’a şükür.

     BOLVADİN’İN ESKİ HALİYLE BUGÜNÜ KARŞILAŞTIRIR MISINIZ?

     Bundan altmış-yetmiş sene önce pek çok çeşitli esnaf dükkanı vardı. 1958 yılında Sultandağı ve Çay ilçe yapılınca, köyler kentler elimizden gitti, memleket suyu çekilmiş değirmene döndü. Günden güne ekonomimiz zayıfladı. Son on yıldır nüfusumuzun azalması bundandır. Yeni yetişen nesil, çaresiz kendini dışarıya atıyor. Şu an Bolvadin’in ekonomisi iyi değil.(Dükkanın penceresinden caddeyi göstererek) Şu çarşının haline bak! Değnek atsan kimseye değmez. Adam dükkan açmış, hayırlı olsun, diyorum; bir müddet sonra bakıyorum dükkanı kapatmış. Üzülüyorum. Ama çok şükür herkesin bir maaşı var. Değilse milletin işi zor. Şimdi yiyecek, içecek, giyecek çok… Bunun yanında müsriflik de var. Allah devletimize milletimize çok versin. Tek korktuğum sınır komşularımız. Bizim gelişmemizi istemiyorlar, devamlı bizimle uğraşıyorlar. Devletimiz kuvvetli olmasa perişanız.

     BİLDİĞİM KADARIYLA ESKİDEN SİYASET DE YAPTINIZ?

     Evet yaptım. 1968 yılında Adalet Partisi’nden iki dönem belediye encümen üyeliği yaptım. Diğer encümen üyeleri: İbrahim Yavuz, Veli Yeni, Ahmet Yiğitbaşı, Fevzi Köksoy, Mevlüt Yıldız’dı. O zaman Alkaloid Fabrikası Develi’nin yanına yapılacaktı. “Su basar” diye izin vermediler. Sonra biz, şimdiki yerini gösterdik. Oraya yapıldı. O zaman Korkut Özal bakandı, onun sayesinde bir fabrikamız oldu. Allah sebep olanlardan razı olsun.

     İŞİNİZİ SEVEREK Mİ YAPIYORSUNUZ?

     İlk günden beri işimi severek yaptım. Bu benim ekmek teknem… Çok para kazandım. Babam olmadığından anama ve kardeşlerime yardımcı olmaya çalıştım. Kardeşim Hakkı yanımda çalışıyordu. Evlendikten sonra makine alıp dükkan açtı. Diğer Kardeşim Sami’de sobacıda çalışıyordu. Sonra gardiyanlığa girdi. Çok kişiye yardımcı oldum, çok yarayı kapattım. Yaşım seksen altı, eğer burada oturup hâlâ çalışıyorsam, anamın duasından ve ettiğim iyiliklerin karşılığıdır.

     BİR GÜNÜNÜZ NASIL GEÇİYOR?

     Sabah ezanlarıyla kalkarım. Geçen seneye kadar sabah namazını Alaca Camii’nde kılarken; bu sene gidemiyorum. Evde namazımı kıldıktan sonra gelinim kahvaltımı hazırlar. Kahvaltımı eder, yola çıkarım. Saat 08’de dükkanımı açarım. Etrafın temizliğini yaptıktan sonra okur, dualarımı ederim. Devletimize milletimize hayır dua edip, makinemin başına otururum. Öğle, ikindi ve akşam namazlarını Çarşı Camii’nde kıldıktan sonra şükrederek dükkanımı kapatıp evime giderim. Akşam yemeğinden sonra yatsıyı Alaca Camii’nde kılıp, gece 10.00’ da yatarım.

     PİR-İ FÂNİ OLARAK TOPLUMA TAVSİYELERİNİZ NELERDİR?

     Bir kişinin ömründe başarılı olması için azimli çalışması gerekir. ‘Benim çalıştığım yeter’ demeden çalışın. Çalışmanın yaşı yoktur. Bir insan sağlıklı yaşamak istiyorsa düzenli çalışsın. Dürüst olsun, işini sağlam yapsın.