MUSTAFA UYSAL

 

   Fiyakalı…Minareci Seydi’nin Mustafa…Yetmiş beş yaşında…Memleketimizin az bulunan minare ustalarındandır. Bolvadin’de ve çevresindeki pek çok minarede emeği vardır. 16 sene minare ustalığı yaptı. Babası, ağabeysi ve amcasıyla birlikte çalıştı. 26 sene de Almanya’da işçi olarak çalışıp emekli oldu.

   Mustafa Uysal; orta boylu, siyah saçlı, bir tutam beyaz sakalı olan, gözlüklü birisidir. Sigaranın zararını en çok gören kişilerdendir. Günde içtiği dört paket sigaranın mükafatı olarak boğazı delinmiştir. Normal olarak konuşamayıp; ancak mikrofona benzer bir alet yardımıyla konuşmaktadır. Konuşması, uzaylı robotların konuşması gibidir. Canayakın, misafirperver, muhabbeti tatlı, konuşkan bir kişiliğe sahiptir. Gençlik yıllarında futbol takımlarında oynamıştır.

   HAYATINIZI ANLATIR MISINIZ?

   1940 yılında Bolvadin’in Hacıyusuf Mahallesi’nde dünyaya gelmişim. Babamın adı Seydi Ahmet…Minareci ustası idi. Bir kız; iki oğlan, üç kardeşiz… Ağabeyim Şevket de minare ustası idi. Ayrıca amcam Basri’de, usta bir minareci idi. İlkokulu bitirdikten sonra ortaokula gittim fakat, ikinci sınıfta futbol merakım yüzünden ayrıldım. Babama: “Ben okumayacağım, minareci olacağım.” dediğimde babam: “Oğlum, biz rızkımızı yıldızlarda arıyoruz, çok tehlikeli bir mesleğimiz var, sen oku! dese de, ben gene okumadım ve 12 yaşında minareciliğe başladım. Bolvadin’de sadece bizim aile minarecilik sanatını yapıyordu. Afyon’da ise üç tane minareci vardı.

   Babam, Bolvadin’den ve çevreden minare yapımını alırdı. Aynı anda üç minare yaptığımız da oldu. Bazen babamla, bazen amcamla birlikte çalışırdım. Askere kadar minare yapımının önemli özelliklerini öğrendim.

   ASKER DÖNÜŞÜ NE YAPTINIZ?

   Ben askerde iken babam 59 yaşında vefat etti. Vefat etmeden önce İstanbul’dan minare yapım işi almış. Askerden gelince doğru İstanbul’a gittim. Şevket ağabeyimle o minareyi bitirdik. 13 sene İstanbul’da çalıştım. Minare yapımının yanı sıra, sıva işleri, mozaik, fayans işleri yaptım. 1966 yılında evlendim. Bir kız, üç oğlan; dört çocuğum var. Oğullarımın üçü de Almanya’da çalışıyorlar. İşleri çok iyi…Büyük oğlum Seydi Ahmet demiryollarında şef…Ortanca oğlum Akın, sağlık müdürü…Küçük oğlum Süleyman ise trende kontrolör olarak çalışıyor.

   HANGİ CAMİLERİN MİNARELERİNİ YAPTINIZ?

   Bolvadin’de: Akçeşme, Rüştiye, Ağılönü Ömeroğlu, Erkmen Ferizoğlu, Cirit’deki Gemiciler Camii minarelerini biz yaptık. Ayrıca; Alaca, Bucak, Hacımahmut Camii minarelerinin tamiratını yaptık. Alaca ve Bucak Cami minarelerinin tamirini, Kelekçiler yaptırdı.

   Köy ve kasaba minareleri olarak: Yakasenek, Sultandağı, Üçkuyu, Ilgın Ağalar Köyü minarelerini yaptık. Tamirat olarak Akşehir İplikçi Camii, Güdük Minare ile, Doğanhisar merkez ve köylerindeki minarelerin tamiratını yaptık.

   MİNARE NASIL YAPILIR?

   Minare yapımı bir mühendislik işidir. Toprak sağlamsa 7 metre; çürük ise 10 metre temel kazarız. Kenar duvarlarına beton attıktan sonra iç kısmını çimentolu taşlarla doldururuz. Toprak seviyesine gelince beton plaka atarız. Onun üzerine betondan 1 metre duvar çıkar; tekrar beton plaka atarız. Kemerkaya’dan getirdiğimiz taşları Çoğulu Kadir ve Totu Mevlüt, boyu 1 metre; eni 30 santim olacak şekilde üçgen biçiminde işlerler. Bir usta akşama kadar ancak 3 taş işler, taşın üstünü tarakla düzeltir. Bu taşlar hem minarenin iskeleti; hem de merdivenleridir. Kenarlarına ise tuğladan duvar örülür. İstanbul’da yaptığımız camilerin tuğlasını Kırninin Kadir, bizim tuğla ocaklarından götürdü. Alttan bu şekilde yapa yapa şerefe hizasına kadar çıkılır.

   Şerefe kısmına gelince, tuğlayla minareyi genişletip; üzerine beton dökeriz. Sonra şerefe korkuluğunu yaparız. Şerefe bittikten sonra “baca” dediğimiz 3 metrelik kısmı yaparız. Onun üzerine de, “külah” dediğimiz üçgen şeklindeki kısmı yapıp alemini takarız. Bunları yaparken iskele kurmayız.

   MİNARE SALLANIR MI?

   Minare yapımı çok hassas olup,hesap işidir. Terazisini ve şâkülünü çok iyi ayarlamak gerekir. Minarenin rüzgardaki esneme payını iyi hesaplayıp yapmak gerekir. Sağlam bir minare, rüzgarda beşik gibi sallanır. O minareden korkma…Sallanmayan minareden kork! Bizim yaptığımız minareler yıllardır yeni yapılmış gibi durmaktadır.

   MİNARE BİTİNCE NİYE BAYRAK DİKİYORSUNUZ?

   Minare bitince şanlı bayrağımızın dikilmesi ve mâni okunması çok eskiden gelen bir gelenektir. Her minareci mutlaka bunu yapar. Usta, alemi takıp bayrağı diktikten sonra: “Âh a canım! / İşte geldik erenler meydanına! / Hazret-i Habîbi Neccar’dır pîrimiz! / Minareciliktir sanatımız! / Taşsın dökülmesin! / Artsın eksilmesin! / Dağda koyunu otlasın! / Ovada çifti işlesin! / Allah, verene al başlı; vermeyene kel başlı kız versin!” diyerek minarenin en tepesinden bağırır. Burada ismi geçen “Habîb-i Neccar”, Anadolu’da, Hatay’da ilk camiyi yaptıranın ve caminin ismidir. Bu mâni sonucunda mahalle sakinleri minare yapan ustalara bahşiş verirler. Bu bahşiş; para, yiyecek, giyecek, küçük veya büyük baş hayvan olabilir. Mahalleli zaten bahşişini önceden hazırlar. Kim ne verirse alırız.

   AVRUPA’DA İŞÇİ OLARAK ÇALIŞTINIZ MI?

   1967 Yılında, Heybeli Kaplıcası’ndaki şu anki gazinonun ve bazı kısımların yapımının ihalesini biz aldık. Fakat yapım sırasında demiri, çimentoyu, tahtayı çaldılar. Engel olamadık. Gazinoyu ve diğer inşaatları tamamlayıp teslim ettik. Lakin buradan çok zarar ettik. Bunun üzerine ağabeyim Şevket’le Almanya’ya gitmeye karar verdik. Yaptığımız müracaatta, önce ağabeyim Almanya’ya gitti. Oradan benim için istek yaptırdı, 1968 yılında da ben gittim.

   GİTMESİ ZOR OLDU MU?

   Savaştan çıkan Almanya’da bilhassa inşaat yapacak elemen olmadığı için başka ülkelerden işçi almaya başladı. Türkiye’den de işçi almaya başladı. O gün için çok zor şartlardan geçirerek alıyordu. Ben inşaat ustasıyım, dedim, bana duvar yaptırıp, kalıp çaktırdılar. Bu imtihanı kazandıktan sonra tam teşekküllü sağlık kontrolüne soktular. Dişimizden guşumuza kadar incelediler. Buradan da bir şey çıkmayınca, Almanya’ya gitmeme izin verdiler. Şevket ağabeyim fabrikada çalışıyordu. Ben önce duvarcı ustalığı yaptım. Sonra demiryollarına girdim. Orada beni tren tamiri için kursa gönderdiler. Daha sonra tren tamiri yaptım. İlk giderken birkaç sene çalışıp, para biriktirip döneceğiz, düşüncesiyle gittim. Biraz dönmemizin zor olduğunu görünce, üç sene sonra çocukları da götürdüm.

   ORADAN EMEKLİ OLDUNUZ MU?

   Gurbetin zorluğuyla günde dört paket sigara içiyordum. 1994 Yılında boğazımda rahatsızlık oldu. Sigaradan dolayı doktorlar boğazımdan ameliyat ettiler. Ameliyattan sonra normal konuşma imkanım olmadı. Şimdi bir alet yardımıyla konuşabiliyorum. Beni emekli ettiler. Çocuklarım orada, ben de oradan irtibatı kesmedim. İstediğim zaman Almanya’ya gidip çocuklarımın yanında kalıyorum.