MEHMET KALAY

   Gasap Sarı Memet…Yetmiş yedi yaşında…Çocukluğundan beri kasaplık yapıyor… Yaşına rağmen çalışıyor, çocuklarının işini takip ediyor.

   Mehmet Kalay; uzun boylu, sarı-kızıl renkli saç ve bıyıkları olan; hafif kırmızı yüzlü birisi…Yürürken dik ve ağır adımlarla yürür. Evinden işyerine devamlı bisikletle gelir gider… Hatırnaz, tatlı dillidir, herkesin hatırını sorar… Hesabını bilen, ileri görüşlü, esnaflık terbiyesiyle hareket eden özelliklere sahiptir.

   HAYATINIZI ANLATIR MISINIZ?

   1938 yılında Bolvadin’in Kestemet Mahallesi’nde dünyaya gelmişim. Babamın adı Karaca Ahmet…Marangozdu…6 oğlan, 1 kız; toplam 7 kardeşiz…Kardeşlerimden Abdullah, Mustafa, Ahmet ve Hasan babamızın mesleğini devam ettirdiler. Ali, mal müdürlüğünde memurdu, emekli oldu. Ben de kasaplık mesleğini seçtim.

   OKULA GİTTİNİZ Mİ?

   İlkokula o günün en büyük okulu olan İnönü (Fatih Sultan Mehmet) Okulu’nda başladım ve burayı bitirdim. Şartlar imkan vermediği için ortaokula gidemedim. Okula giderken tatillerde ve okul çıkışlarında kasap dükkanında çalıştım.

   BABANIZDAN BAHSEDER MİSİNİZ?

   Bize, “Kalaycı Hüseyin Oğulları” derler. Babam Karaca Ahmet,; marangoz, yani o günün mimarı idi. O zamanlar beton bina olmadığı için, bütün binalar ahşaptı. Bir evin plânını çizer; temelden çatıya kadar ahşaptan kendisi yapardı. Kabiri nur olsun, el sanatlarında çok üstündü; büyük bir zanaatkar idi. Şehir meydanındaki yıkılan ahşap hükümet binasını; Buğday Pazarı’ndaki örtülü çatıyı; Tahtalı Mahallesi’ndeki tarihi iki evi; Yenice Mahallesi’ndeki Koyuncuların ikiz evi babam yaptı. Dükkanı, Tahtalı Camii’nin karşısında idi. Babam, daha 15 yaşlarındayken tahtadan bisiklet yapıyor… O gün için yaşına bakmadan sanatkarları askere alırlarmış. Dedem :”Şimdi çocuk yaşta bunu da askere alırlar!” diye korkarak, bisiklete bindirmiyor, saklıyor. Bir kere gördüğü bir şeyi muhakkak yaparmış.    

   KASAPLIK MESLEĞİNİ NASIL SEÇTİNİZ?

   Ben 5-6 yaşlarındayken, babam beni, eniştem olan Kasap Hacı Kadir Yükseldi’nin yanına çırak olarak verdi. Çarşı Camii’nin giriş kapısının karşısında eniştemin kasap dükkanı vardı. Orada kasaplığın bütün inceliklerini öğrendim. Askerlik vaktim gelinceye kadar burada çalıştım. Askerliğimi Hatay’da 30 ay olarak yaptım. Askerlik bittikten sonra evlendim. İki oğlum; bir kızım var. Oğullarım Ahmet ve Mustafa, mesleğimiz olan kasaplığı seçtiler.

   ASKERDEN GELİNCE NE YAPTINIZ?

   Askerden gelince Ali Yükseldi, Kardeşi Ahmet Yükseldi ve ben üçümüz eski belediye binasının altına dükkan açtık. Dükkanı çok modern şekilde düzenledik. O zaman kasaplarda buzdolabı ve et kıyma makinesi yoktu. 1961 yılında Bolvadin’e ilk olarak et kıyma makinesini ve büyük buzdolabını biz getirdik. Memur-âmir hep bize gelirdi. Öğlen olduğu zaman et biterdi; et yetiştiremezdik. Günde 10-15 koyun-keçi kestiğimiz günler olmuştur. Tatil günleri dahil, her gün et keserdik. Temiz ve dürüst çalıştık. Gıda maddesi pazarladığımız için temizliğe, hayvan sağlığına dikkat etmemiz lazım. Büyüklerimiz bana ahlaklı olmayı; dürüst olmayı öğrettiler. Bu yüzden devamlı insanlara dürüst davrandım. Bereket versin kazandık.

   O ZAMAN MEZBAHA NEREDE İDİ?

   Benim gençliğimde mezbaha askerlik şubesinin ilerisinde idi. Sonra, şimdiki belediye buzhanesinin yanına yapıldı. Şimdi ise özel şirketlere ait entegrelerde kesiliyor. Bundan 60 sene önce, herkes hayvanını mezbahada kendi keser; üstü kapalı at arabası ile dükkana getirilirdi. Arabacı Hasan Ağa, ve Ali Üzüm getirirdi. Her kasabın bir merkebi vardı; biz de onunla mezbahaya gider gelirdik. 1960’ tan sonra belediye et nakliye arabası ile etler getirildi. Şöför Palazın Mehmet getirirdi.

   Şimdi ise her şey kolaylaştı. Biz sadece et entegre tesislerine hayvanı veriyoruz; başka bir şeye karışmıyoruz. Orada hayvanı kesip; etlerimizi işyerimize getiriyorlar.

   HAFIZANIZDA KALAN ESKİ KASAPLAR KİMLERDİ?

   Ben küçükken kasaplar, Çarşı Camii’nin kıble tarafının karşısına düşen aralıkta idi. Burası karşılıklı kasap dükkanları idi. Bu yüzden şimdi oraya “Kasap Aralığı” denir. Daha sonra Kazım Yüksel zamanında şimdiki durdukları yere taşınıldı. O gün için kasaplar: Sami Yükseldi, Hacı Kadir Yükseldi, Hakkı Yükseldi, Sami Yükseldi, Hayati Yükseldi, Mustafa Yükseldi (Çakıcı), Osman Yükseldi, Remzi Yükseldi, Mehmet Yükseldi, Mevlüt Demir, Ziya Boyar, Kazım Bayram, Kadir Bayram, Kazım Karagüven, Eyüp Akıncı, Hamit Çullu, Mevlüt Balıtatlı, Hasan Balıtatlı, Ömer Balıtatlı…

   ESKİDEN HAYVAN ÇOK MUYDU?

   Bugüne göre hayvan da çoktu, kasap da çoktu. Çiftlik sahiplerinin 2 bin, 3 bin koyunu olurdu. Erkeç, yani keçi eti çok kesilir ve satılırdı. Bolvadin pazarı günü, büyük hamamın olduğu yerde hayvan pazarı kurulur; ortalık hayvandan geçilmezdi. Meralar azaldı, bugün için çiftlikler azaldı; böylece koyun- keçi de azaldı. Kasaplarda koyun eti bulmak bile zorlaştı. Bugün sadece besi çiftliklerinde hayvan yetiştirilebiliyor. Bazen kesecek hayvan bulmakta zorluk çekiyoruz. Çevre ilçe ve köylerden de gelip Bolvadin’den et alırlardı. Neredeyse her evde bir inek olurdu. Her mahallenin ayrı ayrı çobanı olurdu. Bunlar sabahları hayvanları alır, yaylıma götürür, akşamleyin getirirlerdi.

   Nüfus çoğaldığı halde, eskiye göre et aynı kesiliyor fakat; kesilen etlerin yarısı büyük şehirlere gidiyor.

   GÜNÜNÜZ NASIL GEÇİYOR? TAVSİYELERİNİZ NELERDİR?

   Sabah namazından sonra hayvanlara bakmak için çiftliğe giderim. Hayvanların yemini-suyunu verdikten sonra saat 07.30’da dükkanı açarım. Akşama kadar müşteriyle, eşle-dostla ilgilenirim. Gece fazla geç olmadan yatarım.

   Bizim zamanımıza göre her şey bol… Bu bolluğu israf etmeden kullanmak gerekir. Biz sofrada kalabalıktan kaşığı bulamazdık. Gençler verilen nimetlerin kıymetini bilsinler… israf etmesinler…şükretsinler…