Kâzım GÜVENİR

 

   Kırninin Taksici Kâzım…Yetmiş iki yaşında…Oto tamirciliğinin yanı sıra; kırk üç yıl da taksi şoförlüğü yaptı. Değişik markalarda otomobiller kullandı. Bolvadin’in ve köylerinin bütün mahalleleri ile evlerinin kime ait olduğunu bilir. Arabası arıza yaparsa kendi tamir eder.

   Kâzım Güvenir, orta boyda, sakallı birisi…Çok aceleci ve telâşelidir. Yürürken hızlı hızlı ve uzun adımlar atarak yürür. Yıllardır, dizlerindeki ağrılardan şikayet eder. Hoşsohbet birisidir. Taksi durağındaki arabasında müşteri beklerken; eşini-dostunu çay içmeye davet eder. Hoşgörülüdür, bazen tanıdıkları ona takılmadan edemezler. Namaz ve zikir âşığıdır. Namazlarını hiç ihmal etmez. Sabahleyin kalkar kalkmaz tesbihini eline alır; yatasıya kadar elinden bırakmaz. Ağzı hep zikir halindedir. Fırsatını bulduğunda soluğu umrede alır. Memleketimizin en çok torunu olan kişilerindendir. 21 tane torunu vardır.

   HAYATINIZI ANLATIR MISINIZ?

   1943’de Bolvadin’in Akçeşme Mahallesi’nde dünyaya gelmişim. Babamın adı Halil…Bolvadin’in ilk şoförlerindendir. İki oğlan kardeşiz. Ağabeyim Ömer; oto tamircisi idi, emekli oldu. İlkokulu Akçeşme İlkokulu’nda okudum. Daha sonra, babamın şoför olmasından dolayı tamircilik mesleğini seçtim. İlkokula giderken tatillerde, Tamirci Köprülü Mehmet Erbilgin’in Demirciler İçi’ndeki dükkanında çalıştım. Okulu bitirdikten sonra da, on altı yaşına kadar burada çalıştım. Ağabeyim askerden gelip Hasır Pazarı’nın olduğu yerde dükkan açınca; askerlik vaktim gelinceye kadar beraber çalıştık.

Askerliğimi Edirne-Keşan’da oto tamircisi olarak yaptım.

   ASKERLİKTEN SONRA NE YAPTINIZ?

   Askerden geldikten sonra dört sene daha ağabeyimle birlikte çalıştık. Bu arada evlendim; üç kız, iki oğlan beş çocuğum var. Oğullarımdan Ahmet, plastik kapı-pencere imalatçılığı yapıyor. Şerafet ise belediyede elektrik müdürü…1969 yılında Almanya’ya işçi olarak gittim. On dört ay çalıştıktan sonra geri dönüş yaptım.

   ALMANYADAN DÖNÜNCE NE YAPTINIZ?

   O zamanlar tamirci dükkanları küçüktü, oto sanayi dükkanları yoktu. Tamirci, arabayı dükkanının önünde sokakta tamir ederdi. Yazın-kışın hep sokakta çalışıldığı için, benim sağlığım elvermedi, 1970 yılında taksicilik yapmaya karar verdim. 1952 model “Land Rover” cip aldım. O zaman taksici, Jet Mustafa ve ben vardım. Daha sonra “Willis” marka station otomobil aldım onunla çalıştım. Dibev Köyü’nün arabası yoktu. Perşembe günleri bu köye iki buçuk liraya yolcu taşırdım. Diğer zamanlar, yıkılan hükümet binasının önündeki durakta çalışırdım. 1975 yılında “Murat” otomobiller çıkınca ondan alıp çalışmaya başladım. Bu arabayı on yıl kullandıktan sonra sattım ve yerine,“Renault Station” araba alıp emekli oluncaya kadar onunla çalıştım.

   NERELERE SEFER YAPARDINIZ?

   Bolvadin’de taksicilik olayı bugüne göre çok farklıydı. Şimdiki gibi herkesin kapısının önünde araba yoktu. Şehiriçi olsun; şehirlerarası olsun; herkes taksiyle gider gelirdi. Adamın hastası var; Afyon’a, Eskişehir’e, Ankara’ya, mecburen taksi tutup giderdi. Afyon’a, çeşmeye gider gibi gider gelirdik. Ankara’ya haftada bir-iki defa kesin giderdik. Köylerin arabası olmadığı için; köylü taksi tutar köyüne giderdi. Düğün davetine okunan kişi cuma gün davet yemeğini yer; pazar günü de taksi tutar, konvoya katılırdı. O zaman bütün arabalar benzinli idi. Benzin ise ucuzdu.

   MESLEĞİNİZİN ZORLUKLARI NELERDİR?

   Mesleğimiz zor ve meşakkatlı bir meslek…Devamlı direksiyon başındasın, gecen-gündüzün belli değil… Yağmur, çamur, kar, tipi demeden bütün taksiciler işlerinin başındadırlar. Bazen araba arıza yapar yolda kalırsın; bazen müşteri paranı vermez; bazen de can güvenliğin tehdit altında olur.

   Burada bir hatıramı anlatayım: 1975 yılının sonbahar ayının yağmurlu bir günüydü. Durakta beklerken bir müşteri geldi, Kurucaova Köyü’ne gitmek istediğini söyledi. Müşteriyi aldım yola çıktık. Köye yaklaşırken, yolun sağında ve solunda iki kadın eşeğe binmiş gidiyorlardı. Yanlarında da köpek vardı. Eşekli kadınları geçerken köpeğin biri arabanın önüne atladı, kurtarayım dedim fakat köpeğe çarptım. Durmadan yoluma devam ettim. İlerden bu olayı gören bir çoban, elinde tabancayla yolumuzu kesti. Ben durdum, yanıma gelip tabancayı başıma dayadı: “Niye çarptın köpeğe? Ben onu iki koyun parası verdim de aldım!” dedi. Ben de, sakin olmasını, köpeğin bedelini ödeyeceğimi söyledim. Adam sakinleşmedi tehditler savurdu. Ben de: “Şimdi jandarmaya gidiyorum, yol kesmenin ne demek olduğunu göstereceğim sana!” deyip; köye müşteriyi koyup döndüm. Benden önce Bolvadin’e gelip babamı bulmuşlar ve davacı olmamamı söylemişler, ben de olmadım.

   Gençlik yıllarımda bütün şoförlerin işi zordu. Afyon’a gidesiye en az 10 sefer teker patlardı. Lastik karaborsa idi. Yollar bozuktu. Radyatör su kaynatırdı. 

   SİZDEN ÖNCE TAKSİCİLİK YAPANLAR KİMLERDİ?

   Benden önce; Dırganın Ahmet, Halis, Komser, Nazif Kapı, Saatçi Mevlüt, Yağcını İhsan, Yağcının Osman, Samanyolu, taksicilik ettiler. Daha sonra ise; Efedölü, Gavlağın Bayram, Muammer Baykara bu işi devam ettirdiler. Şimdi kooperatife bağlı olarak diğer arkadaşlar taksiciliği devam ettiriyorlar.

   TAKSİCİLİĞİ NE ZAMAN BIRAKTINIZ?

   Kırk üç sene gece-gündüz demeden çalıştım, taksicilik yaptım. Bu işi hep severek yaptım. Çıkan kanuna göre taksicilik yapma yaşı 65 olarak sınırlandırıldı. Hem bu yüzden, hem de yaşlandığım için 17 Haziran 2013 tarihinde mesleğimi bıraktım. Bu mesleğimizin çok ekmeğini yedik, Allah bin bin bereket versin. Meslektaşlarıma da hayırlı işler; bol kazançlar diliyorum.