ABDİL ŞİMŞEK

   Tıkırdağın Abdil…Seksen üç yaşında…Elli sene dağda-bayırda koyun güttü…Yirmi beş senedir de, kahvehane işletiyor…Hiç okula gitmemiştir. Cahildir fakat, pek çok okumuştan daha bilgilidir. Gençlik yıllarında Akçeşmespor Kulübü’nün başkanlığını da yapmıştır.

   Abdil Şimşek, kısa boylu, tıknaz, yuvarlak yüzlü, ince bıyıklı, yaşına göre çok genç gösteren, sağlıklı birisi…Giyimine-kuşamına dikkat eder. Her sene her kurban bayramından önce, şapkası da aynı kumaştan olmak üzere takım elbise diktirir. Konuşurkensesi gürdür. Şakacı, muzip, girişken, herkesle dostluk kurabilen özelliklere sahiptir.

   Seksen yaşını geçtiği halde çalışan nâdir insanlardandır. Hergün sabahleyin erkenden, Bademli Mahallesi’ndeki evinden yaya olarak belediye binası altındaki kahvehanesine gelir… İkindi sonuna kadar tek başına kahvehaneyi çalıştırıp; yaya olarak tekrar evine döner… Kahvehanesine kederli olarak giren; neşeli olarak çıkar. Tarihe meraklıdır. Kahvehane duvarlarında tarihi Bolvadin fotoğrafları, eski para koleksiyonu ve Neyzen Tevfik’in hicivli şiirleri asılıdır.

   KENDİNİZİ TANITIR MISINIZ? 

   1932 Yılında Bolvadin’in Tahtalı Mahallesi’nde dünyaya gelmişim. Çocukken Yenice Mahallesi’ne taşındık. Babamın adı Lâtif…Babam çobanlık yapardı; eski efelerdendir. Kendi koyunlarımızı güderdi. İki oğlan; iki kız, dört kardeşiz…Diğer kardeşim Ahmet de koyuncu idi. Küçük yaşta kendimi koyunların içinde buldum. Devamlı koyun güttüm. Okula gitme çağım gelince arkadaşlarım okula gittiler fakat babam: “Bana adam lazım.” diye beni göndermedi. Dört kardeşin içinde sadece kardeşim Ahmet okula gitti fakat, o da dördüncü sınıfa kadar okudu. Hiç okuma-yazma bilmem…Bunun ezikliğini hep içimde hissettiğim için çocuklarımın hepsini de okuttum.

   KAÇ KOYUNUNUZ VARDI?

   O gün için koyunculuk yapan kişilerin koyunları çoktu. Hüsemlerin, Gökçelerin, Hacıyonuzların, Kalayhüseyinler’in, Garaboğlu’nun, İncegadirler’in, İbililer’in, Tekeliler’in, Sülükler’in, Apılılar’ın, Hurşitler’in en az 1000 koyunları vardı. En çok sığırı olan Halepliler; en çok yılkısı, yâni atı olan Hacımuratlar’dı. Mera çoktu, hayvanlar rahatça yayılıyorlardı. Bizim 800 koyunumuz vardı. Askere gidinceye kadar devamlı koyunun başındaydım. On yedi yaşına gelince ailem beni evlendirdi. Beş çocuğum oldu Bunlardan ikisi kız; üçü oğlan…Büyük oğlum Ahmet, zabıt katibiydi, vefat etti. Onun küçüğü Şakir, Antalya’da inşaat ustalığı yapıyor. Küçük oğlum Latif de, mahalli gazete yöneticiliği yapıyor ve kahvehane işletiyor. Elli seneye yakın bu mesleği yaptıktan sonra bıraktım. Yirmi beş senedir de kahvehane işletiyorum.

   ASKERLİĞİ NEREDE YAPTINIZ?

   Gençliğimde ata iyi binerdim. Şubede askerlik muayenesi olurken görevli memur benim ata iyi bindiğimi bildiği için beni süvari olarak yazdı. “Süvari” atlı asker demektir. Askerliğim Kars Sarıkamış’ta yaptım. Askerliğim boyunca atın üzerinden hiç inmedim. Kars çok soğuk oluyordu. 24 ay askerliğimi tamamladıktan sonra, tren yollarını kar kapladığı için, ancak iki ay gecikmeli memlekete gelebildim.

   KOYUNLARI NERELERDE YAYARDINIZ?

   Koyun sahipleri konar-göçer hayatı yaşarlardı. Mevsimine göre bölge değiştirirlerdi. Kış geldiği zaman Dereköy civarındaki “Karakaya” bölgesine; Bahar gelince Karayokuş Köyü’nün üzerindeki “Akgöl” bölgesine; yaz gelince de Alkaloid yakınlarındaki “Almalı “ bölgesine koyunları götürürdük. Buralara giderken çardağımızı, yiyeceğimizi, içeceğimizi, diğer ihtiyaçlarımızı eşeklere yükler giderdik. Her bölgede en az üç ay dururduk. Her bölgede herkesin bir çoban damı olurdu. Koyunlara da çardak kurardık. Her koyun sürüsü sahibinin en az 4-5 eşeği, 3-4 çobanı, 4-5 köpeği olurdu. Köpeklerin hepsinin boynuna halka ve küçük zil takardık.

   KOYUN GÜTMENİN TEKNİKLERİ NELERDİR?

   Koyun güden kişiler koyunlarla dost ve arkadaş olurlar. Sen onları tanırsın; onlar da seni tanır. Senin sesine göre hareket ederler. Bazı koyunların boyunlarına çan takarız. “Elkoyun” dediğimiz lider durumunda olan büyük koçlara, büyük ve gür ses çıkaran çan takarız. Bu koçlar sürüyü istediği yere götürürler. Lider durumunda olan iri keçilere ise, “gümbürdek” dediğimiz büyük çan takarız. Tiftik keçilerine ise, “cılan” dediğimiz küçük, ince ses çıkaran çan takarız. Kuzulara ise “Rumeli” dediğimiz küçük çan takarız. Çoban bu çan seslerine göre sürüyü takip eder.

   Sürü istirahat ederken çoban da istirahat eder. Çoban, uyuyunca sürü bırakıp gitmesin diye, lider koyunun boynuzuna bir ip bağlar. İpin ucunu bileğine bağlar ve uyur. Sürü hareket ettiği zaman ip onu uyandırır.

   KOYUN SÜTLERİNİ NE YAPIYORDUNUZ?

   Bizim zamanımızda koyunlar yaylada martta kuzular; mayısta sağılmaya başlanırdı. Sütü eğer satacaksak, bidonlara doldurur, eşeğe yükler, şehre getirip sütçüye satardık. Şimdi sütçü herkesin ayağına gidiyor. Satmayacaksak, tulum peyniri, tereyağı, krema yapardık. Daha sonra bunları Bolvadin’e getirir; Datlıcı Dede’ye verir; ondan da, ihtiyacımız olan pekmez, ağda, incir, zeytin alırdık. Salamura peynirleri Apıcık’a verirdik. Her hafta 10-15 teneke peynir getirirdik.

   ÇİFTÇİ MALLARI KORUMA BAŞKANLARI KİMLERDİ?

   Değişik kişiler başkanlık ettiler. Bunlar: Abaza, Gabağın Kör Veli, Bıdık Ali, Mazamort’un Kâzım, Öküzcü Salih, Kel Fevzi, Nailler’in İbreğem, Erkmenli Golsuz Memet, Lorcu’nun Memet…Şimdi ise, uzun yıllardan beri Mazamort’un Hacı başkanlığı devam ettiriyor. Korumacılar o zaman atla gezerlerdi. Şimdi devir değişti, motosikletle geziyorlar.

   NE ZAMAN SPOR KULÜBÜ BAŞKANLIĞI YAPTINIZ MI?

   Sporu ve sporcuyu çok severim. 1967 yıllarında Zafer Caddesi’nde Çolağın Hasan Hüseyin’in dükkanın üzerinde Akçeşmespor kulübü vardı. O zamanlar başkanlık yaptım. Ayrıca Yıldırımspor ve Gençlikspor takımları da vardı. O zamanın bazı futbolcuları: Şahabettin Telli, Mehmet Karanfil, Sadettin Sıkı, İbrahim Katrancı, Basri Kabasoy, İsmail Akgöl, Ersin Süer idi.

   SAĞLIĞINIZI NEYE BORÇLUSUNUZ?

   Yıllarca kırlarda temiz havada gezdim. Yaşıma rağmen çalışmayı bırakmam. Hergün mutlaka çarşıya yürüyerek gelir, işyerimi açar, müşterilere gerekli hizmeti sunarım. Küçük-büyük demem, herkese selam verir; hatırını sorarım. Ben onlara şaka ederim, onlar bana şaka ederler. Zamanında dağda-bayırda gezdik, sağlıklı beslendik. Şimdi o alışkanlıklarımı devam ettiriyorum. Hergün mutlaka koyun yoğurdu yemeye çalışırım. Koyun peynirinden başka peynir yemem. Tereyağını, kremayı evimden eksik etmem. Hayata ve insanlara hoşgörü ile bakarım. Şu anda uzatmaları oynuyorum. Ayrıca hanımım devamlı üzerime titrer. Bu sağlıklı hayatımı daha çok ona borçluyum. Allah ondan razı olsun.