ALİ KUMBURCU

 

   Fotoğrafçı Kel Ali…Seksen iki yaşında…Bolvadin’in yaşayan en eski fotoğrafçısı…Kırk yılı aşkın fotoğrafçılık yaptı…Yirmi yıl da ikici el eşya alıp sattı. On yıldır da emekliliğin tadını çıkarıyor.

   Ali Kumburcu, normal boy ve kiloda, bıyıkları dudak kenarından biraz aşağıya sarkmış; yaşına göre daha genç görünen; yanaklarının kırmızılığı solmayan birisi…Yürürken hızlı ve sallanarak yürür. Hoşgörülüdür, iyi niyetlidir, kolay kolay sinirlenmeyen bir yapıya sahiptir. Gürkan Oteli’nin karşısına düşen dükkanını, kahvehane olarak kiraya vermiştir. Buraya sabah erken gelir; ikindiden sonra evine gider. Burada eşle-dostla muhabbet eder. Bazen Marangoz MuzafferTaktak ile birbirine takılırlar. Gençlik yıllarında mahalli gazete muhabirliği yaptığı bilinmektedir.

   HAYATINIZI ANLATIR MISINIZ?

   1933 yılında Bolvadin’in Bekirağa Mahallesi’nde dünyaya gelmişim. İki oğlan bir kız olmak üzere, üç kardeşiz. En küçükleri benim…Mehmet ağabeyim TMO’da memurdu. Babamın adı Halil… Annem ben sekiz yaşındayken öldü. Babam ikinci kez evlendi. Bolvadin köylerinde hak ile imamlık yapardı. Ayrıca, belediye tarafından görevliydi. Bolvadin’e elektrik gelmeden önce sokak köşelerinde “kandil” dediğimiz, fanuslu gaz lambaları vardı. Bu lambalara gaz doldurur, akşam olunca yakardı.

   İlkokulu, İnönü (Fatih Sultan Mehmet) İlkokulu’nda okudum. Başarılı bir öğrenciydim. Bizim zamanımızda sınıfta kalan çok olurdu, ben hiç kalmadım. Astsubay okulu imtihanlarına girdim, kazandım. Lakin kimse elimden tutmadı. Okuldan kefillik istiyorlardı, kimse kefil olmadı, bu yüzden oraya gidemedim. Sonra Bolvadin’deki ortaokula başladım. Fakirlik, takipsizlik sonucu üç ay sonra okulu bıraktım. Fotoğrafçı İhsan Boyacı’nın İstasyon Caddesi’nde bulunan dükkanına çırak olarak girdim. Askerliğim gelinceye kadar burada çalıştım, kendimi geliştirdim.

   Askerliğimi Ankara Mamak’ta telsizci ve birliğin fotoğrafçısı olarak yaptım. Bütün gazino fotoğrafları bana aitti. Mesleğimin olması yüzünden askerde çok rahat ettim.

   ASKERDEN GELİNCE NE YAPTINIZ?

   Askerden gelince ortak olarak; Foto Hilal Tacettin Ekici’ ile onun dükkanında beraber çalıştık. Daha sonra İhsan Boyacı ile birlikte ortağına çalıştık. Kendi ilk dükkanımı ise; çarşı meydanındaki Apaydın Kuyumculuk’un üstündeki dükkanda açtım. Bu arada evlendim. Allah bana üç oğlan, iki kız olmak üzere beş evlat verdi. Büyük oğlum Menderes, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda çalıştı, emekli oldu. İkinci oğlum Fatih, astsubaylıktan emekli oldu. Diğer oğlum Uğur İse AKÜ’de memur olarak çalışıyor.

   1967 yılında Almanya işçi alıyordu. Oraya yazıldım, çıkınca Almanya’ya gittim. Orada 1 sene kaldıktan sonra, İsrail- Arap Savaşı çıktı. Bundan Almanya da etkilendi, kriz çıktı. Biraz kriz, biraz memleket hasreti, benim tekrar vatanıma dönmeme sebep oldu. Şu anda çarşı içerisinde buluna Doğruer Market’in olduğu yerde sineme vardı. Sinemanın yanında, daha sonra Gazeteci Mevlüt Babalık’ın gazete sattığı küçük dükkanda yeni stüdyomu açtım. Burada iki sene çalıştıktan sonra, PTT’nin karşısına dükkan açıp, burada dokuz sene çalıştım. Tebrik kartı bilinmezken ben getirip sattım. Sonra, şimdiki dükkanımı satın alıp, burada çalışmaya başladım.

   MESLEĞİNİZİN ZORLUKLARI NELERDİR?

   Her meslekte olduğu gibi bizim mesleğinde zorlukları vardır. Dikkat isteyen bir meslek olduğu için önce gözlerin bozulur. Eskiden fotoğrafların çoğu evde çekilirdi. Bilhassa kadınlar çarşıya fazla çıkmadıkları için, sen onların ayağına giderdin. Şimdiki gibi herkes dükkanına gelmezdi, 1 poz resim için şehrin en uzak yerine gitmek durumundaydık. Vesikalık olsun, sünnet veya düğün fotoğrafı olsun, hep evde çekilirdi. Seve seve gider çekerdik. Ayrıca köylere okul diploma fotoğrafları çekmek için giderdik. “Mez” marka motosikletim vardı onunla giderdim. Çay’da fotoğrafçı yoktu, oraya giderdim. Birgün  akşamleyin Çay’a Fotoğrafçı Tacettin ile düğün fotoğrafı çekmek için giderken, kaza geçirdik. Motorun lambaları yanmıyordu. Karanlıkta şarampola uçtuk, makinelerimiz falan parçalandı, yaralandık.

   Malzeme bulma sıkıntısı hat safhadaydı. Daha çok, resim kağıdı sıkıntısı olurdu. Malzeme yurtdışından, valiliğe gelirdi. Vali de bunu eşit şekilde dağıtırdı. Fotoğraf kağıdını çok tasarruflu kullanırdık. Boy resimleri bile küçük kağıda basardık. Bu sıkıntılar yüzünden 1983 yılında fotoğrafçılığı bıraktım, ikinci el eşya alıp satmaya başladım. Buna 1994’ kadar devam ettim, sonra bıraktım.

   BÖLGE GAZETE MUHABİRİ OLDUĞUNUZ DA BİLİNİYOR

   Gazeteciliğe de merakım vardı. Memleketimizin adını duyurmak için memleketteki önemli haberler ve fotoğrafları büyük gazeteye yollayıp; tanıtımını sağlıyordum. 1954 yılında Bediüzzaman Said-i Nursi Emirdağı’na giderken Bolvadin’de mola verdi. Şimdiki çınar ağacının olduğu yerde parkta oturdular. Etrafına kadın-erkek çok büyük bir kalabalık toplandı. Sonra İmaret Camii’ne namaz kılmak için girdi. Çıkarken, ben elimde fotoğraf makinesiyle önüne durdum. “Gazeteci olduğunu biliyorum.” dedi. Ben de: “Bir fotoğrafınızı çekebilir miyim?” dedim. “Yalnız bir şartla çekebilirsin” dedi. “Tamam dedim, fotoğrafını çektim, sonra “Altına şunları yaz!” dedi ve devam etti: “Ben kendimi beğenmiyorum. Beni beğenenleri de beğenmiyorum. Her şey Risale-i Nur’a aittir.”dedi. Sonra Isparta plakalı mavi bir arabanın arka koltuğuna oturdu. Okul çocukları “üstat Dede!” diye bağırıyorlardı. Sonra halka el sallayıp gittiler. Ben de resmin altına bu sözleri yazdım. O gün için çok fotoğrafını sattım.

   O GÜNKÜ FOTOĞRAFÇILAR KİMLERDİ?

   Bolvadin'de, fotoğrafçılık dalında o günden bugüne çok büyük sanatkarlar yetişmiştir. Bu sanata gönül verenleri şu şekilde sıralayabiliriz:

   Raci Erdemil (Eczacı Raci Bey) : Bolvadin’de eczacılık yaparken ilk fotoğrafı tanıtan ve uygulayan kişi olmuştur. 1912-1930 yılları arasında eczacılığın yanı sıra, fotoğrafçılık da yapmıştır. Bolvadin’in tarihine ışık tutan pek çok fotoğraf, bunun eseridir.

   Sultan Balkan (Foto Sultan): Yıkılan belediye binasının merdiveninin altında, kocası Ali Balkan’la 1930-1958 yılları arasında uzun yıllar fotoğrafçılık yapmıştır.

   Sadık Alpay (Pulcu Sadık): Yıkılan hükümet binasının yanında 1943- 1944 yılları arasında fotoğrafçılık yapmıştır. Daha sonra fotoğrafçılığı bırakarak, damga ve posta pulları satmıştır.

   İhsan Boyacı (Foto Doğan): 1951 yılında Ahmet Pektaş ile beraber fotoğrafçılığa başlamıştır. Ahmet Pektaş’ın Akşehir’e taşınmasıyla, mesleğini kendi devam ettirmiştir. Gelmiş geçmiş, en büyük yağlıboya resim ve karakalem resim sanatkarıdır. Mesleğinde elli yıla yakın çalışmıştır.

  Tacettin Ekici (Foto Hilal): Yıkılan eski hükümet binasının karşısındaki dükkanında 1956 yılında mesleğine başlamıştır. Sokakta çekim yapılan Üçayaklı makineyle ve stüdyo makineleriyle çekimler yapmıştır. Tarihi fotoğrafların bulunduğu geniş bir arşive sahiptir. Kırk sekiz yıllık esnafken, umre haccı için gittiği Mekke’de vefat etmiştir. Oğlu Haydar Ekici kendi dükkanında babasının sanatını devam ettirmektedir.

   Yılmaz Akyıldız (Foto Yılmaz): İstasyon Caddesi’ndeki dükkanında 1958-1968 yılları arasında çalışmıştır. Sanatkar bir kişiliğe sahiptir. Karakalem resimleriyle ünlüdür. Şehir dışında çalışmayı tercih etmiş ve orada vefat etmiştir.

   Mehmet Dikkulak (Foto Müdür): Şoförlük yaparken daha sonra fotoğrafçılık mesleğine atılmıştır. Sokakta üçayaklı “aliminüt” makine ile fotoğrafçılık yapmıştır. Otuz yıla yakın çalışmıştır.

   Bolvadin, fotoğrafçılık sanatında kısıtlı imkanlarına rağmen, çok iyi sanatkarlar yetiştirmiştir.