İhsan KARAKOYUN

 

   Tuğlacı Eysan…Yetmiş üç yaşında…Tuğlacılık, kilim dokuma işleri ve otobüs işletmeciliği yaptı...Pek çok evin duvarında onun tuğlaları; pek çok evin içinde de onun kilimleri hâlâ kullanılmaktadır. 18 sefer de hacca gitmiştir.

   İhsan Karakoyun, orta boylu, beyaz tenli, bıyıkları biraz ağarmış bir kişidir. Saçları dökülmüş olup devamlı kasket giyer. Ticareti ve çalışmayı çok sever. Bu yüzden esnaflığı sırasında, üç değişik sanatla uğraşmıştır.

   HAYATINIZI ANLATIR MISINIZ?

   1942 Yılında Bolvadin’in Hacıyusuf Mahallesi’nde dünyaya gelmişim. Babamın adı Ali Evran…Annem, ben 6 yaşında iken vefat etti. Babam ikinci evliliğini yaptı. Dört oğlan; bir kız kardeşiz. Kardeşlerimden Muhterem, okulda memur idi emekli oldu. Onun küçüğü Ahmet, Alkaloid’de memur olarak çalışıyor. Onun küçüğü Kâzım ise Alkaloid’den emekli oldu. İlkokul üçüncü sınıfa giderken ilgisizlik yüzünden okulu bıraktım. Daha sonra ehliyet alabilmek için ilkokulu dışarıdan bitirdim.

   GENÇLİK YILLARINIZ NASIL GEÇTİ?

   Okulu bırakınca teyze oğlum olan Yedi Bela Şavkı’nın yemenici dükkanına çırak olarak girdim. Burada yemeni, çarık dikmeyi öğrendim. Orada 5-6 yıl çalıştıktan sonra, ustam yemeniciliği bırakıp tuğla ocağı işletmeye başlayınca, ben de yine onunla birlikte çalışmaya başladım. Yazın tuğlada çalışıyordum fakat kışın boş kalıyordum. Yıkılan hapishanenin yanında Anteplilerin kilim dokuma atölyeleri vardı. Ben de oraya girip, kışları çalışmaya başladım, Orada iki sene çalışıp kilimciliği öğrendikten sonra, Emirdağ Caddesi üzerinde dükkan kiraladım ve bir tezgah alıp çalışmaya başladım. Yazın tuğla ocağında; güzün, gölde kamış-kındıra biçme işinde; kışın ise kilim dokuma işlerinde çalışıyordum. Birkaç sene de Kasap Eyüp’ün yanında çalıştım. Askerliğime kadar bu şekilde çalıştım.

   ASKERLİK SONRASI NE OLDU?

   Askerliğimi Ankara ve Urfa’da yapıp geldikten sonra, Alaca Camii’nin karşısına düşen tarafta kilim dokuma dükkanı açtım. Bir sene sonra da evlendim. Dördü erkek, biri kız beş çocuğum var. Büyük oğlum Fatih, nüfusta memur; onun küçüğü Yavuz hastanede memur; onun küçüğü Hakan, Alkaloid’de memur; en küçük oğlum Ahmet ise sıhhi tesisat işleriyle uğraşıyor. Oğullarım bensiz bir iş yapmazlar; ben de onlarsız bir iş yapmam.

   TAKOZ TUĞLANIN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

   Bolvadin’deki inşaatların tarihini incelediğimizde ilk kullanılan duvar malzemesinin kerpiç olduğunu görürüz. Kerpiç, içerisine saman katılan çamurun kalıplar sayesinde sıkıştırılarak güneşte kurutulmasıyla yapılır. İki çeşit kullanılışı vardır: Birincisi taş temel üzerine ağaçlardan yapılan duvarın araları doldurularak yapılır; ikinci olarak, eni en az 50 santim olmak üzere, çaprazlama olarak kerpiçten yapılan duvardır. İnsan sağlığı açısından çok kullanışlıdır. Yazın serin, kışın sıcak tutar. Bizim yaptığımız takoz tuğlanın ise, eni 10 santim; boyu da 20 santimdir. İçi doludur, sadece bir yüzünde harç çukurluk payı vardır. Pişirilerek kullanıma hazırlanır. Duvarlarda çaprazlama yapıldığı için sağlam olur.

   TAKOZ TUĞLA NASIL YAPILIR?

   Önce, dört köşe çukur kazılır. Bu çukurun içine biraz toprak doldurulup su dökülür. Bu vaziyette ertesi güne kadar bekletilir. Ertesi gün “çamurcu” yalınayak kilotcak bu çamuru özleşesiye kadar çiğner. Kullanılır hale gelen çamuru çukurdan dışarıya atar. Çıkan çamur, elarabasına yüklenerek; tezgâh üzerine dökülür. Usta, çamurları üçlü tahta kalıpların içine doldurarak üzerini düzeltir. Diğer işçiler de bu kalıpları alıp, sıralı bir şekilde yere dökerler. Burada bir gün bekler. Ertesi gün bu tuğlalar daire şeklindeki kafes halinde üst üste yığılarak, üç gün güneşte kuruması sağlanır. Sonra tabanı pişmiş tuğla serili olan yere aralarında oluk halinde boşluk bırakarak üst üste yığılır; kanallar kömürle doldurulur. Yığma işleminden sonra bunun etrafı pişmiş tuğla ile yapılıp, üzeri çamurla sıvanır. Alt kanal deliklerinden ateşlenir. Bu, 10 -15 gün arası alttan itibaren yanarak tuğlaların pişmesi sağlanır. Sonra satışa sunulur.

   KENDİ TUĞLA OCAĞINIZI NE ZAMAN AÇTINIZ?

   32 yaşındayken kendi ocağımı açmadan önce, Yedi Bela Şavkı’nın ve Sağır Hacı’nın yanında çalıştım. Ayrıca o zamanlar tuğlacı olarak: Ali Çetinova; Latif Musul; Mustafa Çakır; Mevlüt Cansever; Abdil Pehlivan; Ali İhsan Ertürk; Selahattin, Ali ve Ahmet Uzuner; Rüstem Yıkılmaz; Gökçenin Mevlüt vardı.

   Tuğla ocaklarının olduğu yerden 20 dönüm yer alarak; 15 kişiyle işe başladım. Zamanla 40 kişiye kadar çalışanım oldu. 21 sene burayı çalıştırdım. Ayrıca damperli kamyon alarak, tuğla ve kömür taşıdım.

   TUĞLACILIĞI BIRAKINCA NE YAPTINIZ?

   İçi boş olan televizyon tuğla çıkınca bizim işler azaldı. Ben de, 1987 yılında otobüs alarak Haskaymak şirketine girdim. 2010 yılına kadar, yolcu otobüsü işletmeciliği yaptıktan sonra, arabamı ve hattımı sattım. Bu arada arabamla 15 sefer hacca adam götürdüm. Ayrıca, uçakla üç sefer de kendim gittim. Götürdüğüm yedek şoförlerden de, yemesi içmesi bana ait olmak üzere, 1 kuruş da para almadım.

   KİLİMCİLİK HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ?

   Ben 12 sene kilimcilik yaptım. Bolvadin’de kilimcilik denince akla çaput kilim gelirdi. Eskiden hayat şartları zor olduğu için, Bolvadin kadınları çok tasarruflu davranırlardı. İsraf yapmamaya dikkat ederlerdi. Bu yüzden evde iyice eskimiş ne tür kumaş varsa bunları biriktirirlerdi. Biriktirdikleri çapıt-çangalı bir parmak enliliğinde kesip, birbirine birleştirip dikerek, yumak haline getirirlerdi. Bu yumaklar belli zaman sonra birikip, bir kilim olacak hale gelince; kilimciye dokuturlar, evlerine sererlerdi. Kilimlerin eni 80 santim; boyu ise evin uzunluğuna göre olurdu. Bazen iki kilimi yan yana birleştirirdik. Ayrıca yün kilim de dokurduk. Bazı kişiler kök boyasıyla boyadıkları yünleri eğirerek iplik haline getirirleri. Biz de ortası renkli desenli yün kilimler dokurduk. Bütün kilimlerin ücretini metre hesabı dokurduk.

   Bugün için bunların hiç biri kalmadı. Her şey makineye döndü. Refah düzeyi arttı, tasarruf ortadan kalktı. Benim tavsiyem; yiyelim, içelim giyelim fakat; eski zor günleri de hatırlayıp israf etmeyelim.